
Potansiyel tehditler yalnızca yüzeysel başlıklarla değil; teknoloji, süreç, insan kaynağı ve dış çevresel faktörler gibi farklı kategoriler altında detaylı biçimde analiz edilir. Bu yapılandırılmış sınıflandırma süreci, riskin kaynağına ve niteliğine uygun, hedef odaklı aksiyon planlarının oluşturulmasını sağlar.

Risklerin olasılık ve etkisi sadece teknik bir bakış açısıyla değil, iş birimlerinin operasyonel hedefleri ve stratejik öncelikleri dikkate alınarak çok paydaşlı bir yapıda değerlendirilir. Böylece alınacak önlemler, teknik geçerliliğin yanı sıra iş açısından da anlamlı ve uygulanabilir hale gelir.

Tespit edilen her risk için hem gerçekleşmeden önce devreye alınacak önleyici tedbirler hem de riskin gerçekleşmesi durumunda uygulanacak düzeltici eylemler planlanır. Bu çift yönlü yaklaşım, kurumların hem dayanıklılığını hem de toparlanma kabiliyetini artırır.

Riskler zamanla değişebilecek dinamik unsurlar içerdiğinden, sadece bir kez değerlendirilip bırakılmaz; belirli aralıklarla yeniden gözden geçirilir ve güncellenir. Bu sayede, BT altyapısındaki değişiklikler veya dış tehdit algısındaki gelişmeler doğrultusunda operasyonel güvenlik seviyesi her zaman güncel tutulur.

Risk Management pratiğinde tüm riskler, olasılık analizleri, alınan önlemler ve gerçekleşme durumları sistematik olarak belgelenir ve gerektiğinde üst yönetime veya denetim kurumlarına sunulabilir raporlar haline getirilir. Bu şeffaflık, hem iç iletişimde tutarlılığı hem de dış paydaşlara karşı kurumsal güveni artırır.